Burak Artuner’in haberi…
İsrail’in, Hamas’ın saldırılarından sonra Gazze’yi çok ağır bir şekilde bombaladığı bu günlerde, Türk askerlerinin Gazze’deki son Osmanlı zaferini anımsadım
Birinci Dünya Savaşı’nda Sina Cephesi olarak cephede Türk birlikleri, Cemal Paşa’nın başarısızlıkla sonuçlanan Kanal Harekâtları’nın ardından Sina içlerine çekilmişti. Birliklerin bir kısmı bugün Gazze Şeridi olarak adlandırılan sahilde Gazze bölgesinde toplanmıştı.
80 BİN KİŞİLİK İNGİLİZ KUVVETİ
Bunların karşısında İngilizler’in 80 bin kişilik bir kuvveti bulunuyordu. İngilizlerin ilk taarruz teşebbüsleri 26 Mart 1917’de başladı. Ancak bu taarruzlar başarısız oldu. 17 Nisan 1917’de yeniden talihlerini denediler. Türk ordusu, binbir çeşit yoksulluk içinde kendisinden 5 kat büyük düşmana karşı müthiş direnişi başarıya ulaştı. İngilizler bu savaşlarda 10 bin kadar kayıp verdiler.
İlk Gazze Muharebesi’nde durum şöyleydi: Türk birlikleri batıdan doğuya doğru Gazze-Cemmame-Birüssebi hattındaydı. Mareşal Allenby ordusu, Türk kuvvetlerinin 2 kilometre kadar ötesinde ileri geri sıralanmış, geniş düz bir zeytinliklerden oluşan devasa bir alan İngiliz askerlerince doldurulmuştu. İngilizlerin olduğu yer mahşer yerini andırıyordu. Tepelerden akıp gelen İngiliz askerlerinden oluşan insan selleri bu mahşeri kalabalığa karışıyordu. Bu devasa ordunun karşısındaki Türk kuvvetlerinin mevcudu ise üç piyade alayı ile atları zayıf bir süvari tümeninden ibaretti.
YORGUN SAVAŞÇILAR DESTAN YAZDI
Türk askerleri büyük saldırıyı sarsılmaz bir iman ile siperlerinde bekliyordu. Oysa bu askerlerin önemli bir kısmı koskoca Sina Çölü’nü tam bir yıl boş yere taban tepip geri dönmüş ‘yorgun savaşçılar’dı. İngilizler ise çölü ilginç bir dünyayı seyreder gibi tren vagonu pencerelerinden görmüştü. Tenleri güneş görmemiş, çölün kavuran güneşinden nasibini almamıştı bile…
İşte Osmanlı’nın Gazze’deki son zaferine kanını dökerek imza atanlardan biri olan Yüzbaşı Fuad Bey’in (Gücüyener) anılarından Mantar Tepe’de yaşananlar:
Sabaha karşı on binlerce İngiliz askeri insan dalgaları halinde Türk cephesine saldırdı.
İngiliz topçusu da ardı arkası kesilmeyen bir gök gürültüsü halinde Türk siperlerini dövmeye başladı. Her biri yıldırım gibi düşen bu topların çıkardığı dev alev ve dumanlar en çok Gazze önlerinde bulunan Mantar Tepe’nin etrafında 125’nci Alay cephesinde toplandı.
Mantar Tepe bir süre sonra patlayan top mermilerinin çıkardığı dumanlarla görünmez oldu. İçinde tek sakini kalmayan Gazze kasabası ise yer yer yanıyordu.
“ALLAH ALLAH SESLERİ KARŞI TEPELERDE YANKILANIYORDU”
Bir süre sonra arka arkaya sıralar teşkil etmiş düşman piyadesi Mantar Tepe’ye 125’inci Alay’ın siperlerine yöneldi. Mantar Tepe’ye ölüm yağdıran düşman topçusu ise piyade hücumu nedeniyle ateşi kesti. O anda Mantar Tepe’ye hücum eden düşman askerlerini süngüleriyle karşılayan 125’inci Alay askerlerinin “Allah, Allah…” sesleri rüzgâra karışarak, karşı tepelerdeki Türk askerlerinin kulaklarına geldi. Cemmame sırtlarındaki askerler, oradaki arkadaşlarının yanına koşmak için yüzlerinde derin bir inanç ve heyecanla beklemek zorunda kaldılar.
Mantar Tepe… Bu tepede İngiliz askerleri, 125’inci Alay askerlerinin süngüleri ve silahları altında eriyip gitti. Türk alayı üzerine yüklenen üç beş İngiliz alayını siperler önünde yere serip yenerken zaman zaman namluları Cemmame’ye doğru çevrilen düşman toplarının şarapnalleri de kümeler halinde Yüzbaşı Fuad Bey’in bulunduğu bölgeye düşüyordu.
Fuad Bey, manzarayı şöyle anlatıyordu: “… Gün ikindiye yaklaştığında Mantar Tepe’de kıyamet sürüyor. 125’inci Alay yerinde düşman uçaklarının bombardımanına rağmen dayanıyor. Akşama doğru bir tank, makineli tüfeği ile kurşun saçarak Cemmame siperlerine yaklaşırken Türk topçusunun isabetli bir atışıyla demirden bir enkaz olarak kalıyor olduğu yerde. Akşam olup da gün iyice kararmaya başlarken, top, tüfek sesleri azalıyor ve nihayet duruyor. Gazze hâlâ Türkler’de”
8 Nisan böyle sonlanıyor…
Kanlı bir savaşın ardından 9 Nisan akşamı:
“9 Nisan 1917’nin güneşi cephemizin sağındaki ufukların arkasına doğru kayıp giderken, karşımızdaki düşman askerlerinin geldiği sırtlara ve sırtlardan gerilere doğru perişan bir halde sürüklenir gibi çekildiklerini kaçtıklarını görüyoruz…”
12 Nisan:
“Üç günden beri burada, her gün öğleden sonra bir sağanak halinde üzerimizde patlayıp dağılan şarapnallerden biri başımın az üstünde durup dumanlanıyor ve beni yaralayıp yere düşürüyor…Gazze’nin içinde ve topçularımızın gözetleme noktası olan bir caminin minaresinin dibinde kendime geldiğim zaman, yaralarımın üzerine gelişigüzel sarılıvermiş bez parçalarına bakarak, yanımdaki emir erim Lüleburgazlı Mehmed’e, ‘Mehmet , bunlar nedir?’ diye soruyorum. O, ‘Tellişeria’daki seyyar hastaneye gitmemiz gecikeceğe benziyor, yaralarınızdan akan kanlar sargıdan çıkıyor, onları tutabilir miyim diye sargıların üstünü gömleğimle sarıvermiştim’ diyor”
Yüzbaşı Fuad Bey, yaralandığı için 2. Gazze Savaşları’na katılamadı. Ancak kahraman arkadaşları yine İngiliz birliklerini mağlup etmeyi başardı.
Bu Osmanlılar’ın Gazze’deki son zaferiydi…
GAZZE’NİN OSMANLI TARİHİNDEKİ YERİ
Gazze, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in 24 Ağustos 1516’daki Mercidabık zaferinden bir ay sonra eylül ayında Şam’ın ardından Osmanlı hâkimiyetine girmişti. Fransız komutan Napolyon Bonapart’ın Suriye’ye yönelik harekâtında 24 Şubat 1799’da Fransızlar tarafından işgal edildi. Ancak Cezzar Ahmed Paşa komutasındaki Türk kuvvetlerince savunulan Akka Kalesi’ni alamayan Napolyon, bir yıl içinde Suriye’yi, Gazze’yi ve Mısır’ı terk etti. Yani Fransızlar’ın kısa işgal dönemi hariç, 4 asır boyunca Osmanlılar’ın hâkimiyetinde kaldı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında, 7 Kasım 1917’de İngilizlerce işgal edildi.
patronlardunyasi.com